İlk arabanın ortaya çıkışından bu yana 100 yılı aşkın bir süre geçti. Pek bilinmese de ilk arabalar, elektrik enerjisinin hareket enerjisine dönüştürülmesi ile hareket ediyordu. Yani ilk otomobiller bugün yeni yeni “alışmaya çalıştığımız” elektrikli arabaların ta kendisiydi! Ancak 1900’lerin başında fosil yakıtların kolay depolanabilmesi nedeniyle elektrikli otomobiller uzun bir süreliğine rafa kaldırılmış oldu.
İlk yüzyıl olarak adlandırabileceğimiz dönemin 1980 itibari ile bitmesi ve yeni asrın başlaması ile beklentilerimiz değişti. Dünyayı kirletmeyen ya da en azından daha az kirleten, olabildiğince güvenli ve sürücüsüz otomobiller istemeye başladık. Adeta çağrımıza kulak veren otomobil sanayicileri ise önce güvenlik teknolojileri ile başlangıç yaptı. İlk olarak 1980’li yıllarda Almanya kökenli araba markaları kolları sıvadı ve ABS ile airbag olarak adlandırdığımız hava yastıklarını geliştirdi. ABS sayesinde o günden beri araçlarımızın tekerlekleri kilitlenmiyor. Airbag ise olası bir kazayı çok daha az hasar ile atlatmamıza yardım ediyor. 2000’li yıllarda ise araçlara radar, sensör ve kamera eklenmeye başladı. Bu teknolojiler ile arabalar şerit takibi, otomatik park ve kaza önleyici frenleme gibi özelliklere kavuştu.
Hızla Çevreci Hale Gelen Arabalar
Arabaların daha ‘çevreci’ hale gelmesi ise güvenlik ekipmanlarından biraz daha yavaş ilerledi. Öncelikle common rail ve turbo şarj gibi araba motoru teknolojileri gelişti. Fosil yakıt ile ilgili teknolojiler sayesinde karbon salınımı önemli ölçüde azalsa da çözüm için son çare olarak elektrikli otomobillere geri dönüldü.
2000’li yılların başında ilk olarak fosil yakıtlı motorlar ile elektrikli motorların beraber kullanılması sayesinde kolayca hareket edebilen ve salınımı azaltan hibrit modeller ortaya çıktı. Hibrit modeller, büyük rağbet görmeleri ve yakıt tüketimini ciddi oranda düşürmeleri sayesinde çok sevildi. Avrupa ülkeleri genelinde fosil yakıtı tamamen yasaklayacağını duyurması ile de elektrikli otomobillere yatırım arttı. Lityum teknolojisi ile çalışan elektrikli otomobillerin çok basit bir çalışma mekanizması olması nedeniyle de güvenlik ve sürüş teknolojileri kolayca adapte edilebildi. Böylece otonom araca bir adım daha yaklaşmayı başardık.
Yeni yüzyılın otomobilinde değişiklikler elbette bunlarla sınırlı kalmayacak. Hızla gelişen hidrojen yakıt pili teknolojisi ile fosil yakıtlardan alışık olduğumuz gibi istasyonlarda dolum yapacağız. Böylece alışkanlıklarımız değişmemiş olacak. Uçan otomobiller ise bir dönem tutkunu olduğumuz Jetgiller’de de karşımıza çıkan ve eve kolayca gitmemizi sağlayacak teknolojiler sunacak.
2020’ler: Hidrojen Yakıt Pili Teknolojisi Yaygınlaşacak
Günümüzde sıkça tercih edilen elektrikli araçlar, batarya kısmında lityum iyon teknolojisini kullanıyor ve bu nedenle de lityum madenine muhtaç. Ancak günümüz teknolojisi ile tüm dünyaya yetecek kadar lityum bataryalı araçlar üretmek mümkün değil. Bu nedenle de özellikle Uzak Doğu kökenli markalar hidrojenli arabalar gibi farklı çözüm yolları aramaya şimdiden başladı.
2020’li yıllarda yaygınlaşması beklenen en önemli teknolojilerden olan hidrojen yakıt pili teknolojisi ile araçlar, atmosferde yer alan oksijen ile yakıt tankında bulunan hidrojenin yakıt pilinde oluşturduğu tepkimeyle hareket eder. Tepkime sonucunda araçta su buharı ve elektrik enerjisi ortaya çıkar. Su buharı araç dışına çıkar, elektrik enerjisi ise hareket enerjisine çevrilir ve aracın hareket etmesi sağlanır. Araçtan sadece su buharı çıkışı olduğu için hidrojenli araçlar tıpkı bataryalı elektrikli araçlar gibi sıfır emisyon oranını tutturuyor.
2030’lar: Gerçek Otonom Sürüş Teknoloji Gelecek
Günümüzde birçok araçta yer alan radarlar, lazer sensörler ve kameralar ile araçlar, yavaş yavaş otonom sürüş özellikleri sunmaya başladı. Ancak hala daha araçlar kendi başlarına hareket edemiyor. 2030’lu yıllarla beraber araçların kendi başlarına hareket edebileceği öngörülmekte. Böylece araçlar ile ilgili yepyeni bir devir başlamış olacak. Örneğin aracınızı çocuğunuzu alması için okuluna gönderebilecek ya da park yerini kendi başına aramasını isteyebileceksiniz. Böylece kıymetli zamanınız size kalacak.
2040’lar: Jetgiller Gibi Yaşayacağız
Dünya nüfusunun giderek artması ve şehirlerde çok sayıda aracın olması gibi nedenlerle trafik sorunu giderek büyüdü. 2040’lara gelindiğinde trafik sorunundan söz etmeyeceğiz. Çünkü uçabilen arabalar büyük ihtimalle bu tarihlerde gökyüzünde olacak.
Google ve Airbus gibi şirketlerin üzerinde çalıştığı teknoloji ile araçlar helikopter pervanesine benzer bir yapı ile uçabilecek. İngiltere’de günümüzde bile birkaç prototipi üretilebilen teknoloji, araçların yüksek süratler ile uçabilmesine olanak tanıyor. Ancak güvenlik ve sürücü lisansı gibi yasal zorunluluklar nedeniyle şu an için yaygınlaşabilmesi beklenmiyor.