Kış aylarında; baş ağrısı, öksürük gibi rahatsızlıkların görülme sıklığı artıyor. Birçok kişi grip, bronşit, farenjit ve nezle gibi hastalıklara yakalanıyor. Kış aylarında hastalıklara yakalanma riskinin artmasına sebep olan farklı etkenler bulunuyor. Gribe sebep olan virüslerin, kuru ve soğuk havalarda daha kolay çoğaldıkları biliniyor. Havaların soğuması ve nem oranının düşmesi ile kış ayları, virüslerin yayılması için uygun ortamı sağlıyor. Üstelik; kuru ve soğuk hava solunum yollarını hassaslaştırıp, enfeksiyon riskini artırıyor. Vücudumuzun ani hava değişimlerine uyum sağlamakta zorlanması da hastalıklara yakalanma riskini arttıran bir diğer etken. Vücudumuz sıcaklık değişimlerine adapte olabilmek için daha çok enerji harcamaya ihtiyaç duyuyor ve bu durum vücut direncinin düşmesine sebep oluyor. Güneş ışığından yeteri kadar faydalanamamak da direncimizin düşmesine ve bağışıklık sistemimizin zayıflamasına yol açıyor. Grip ve nezle gibi hastalıklar doğrudan temas ve solunum yoluyla bulaşıyor. Kışın daha çok kapalı alanlarda vakit geçirmemiz de hastalıkların bulaşma ihtimalini arttırıyor. Kış mevsimi kapımızdayken, kış hastalıklarından korunmanıza yardımcı olacak önerilerimizi paylaştığımız yazımızın size yardımcı olacağını düşünüyoruz.
İyi ve dengeli beslenin.
Kış aylarında, öğün atlamamaya özen gösterin. Günlük diyetinizin, besin değerleri açısından yeterli ve dengeli olmasına dikkat edin. Öğünlerinizde mutlaka sebze ve meyve bulundurun. Mevsimi olan meyve ve sebzeleri tercih etmeniz daha iyi olacaktır. Haftada iki kez düzenli olarak balık tüketmeniz vücut direncinizin artmasına yardımcı olabilir. Alkol, sigara ve fastfood gibi zararlı ürünlerden uzak durmaya çalışın. Her gün bol bol su tüketmeyi de ihmal etmeyin.
Kan değerlerinizi ölçtürün.
Kış mevsiminden önce kan değerlerinizi ölçtürebilirsiniz. Yeterli ve dengeli beslendiğinize inandığınız dönemlerde bile kanınızdaki vitamin ve mineral değerleri düşük olabiliyor. Böyle durumlarda, diyetinize takviye besinler eklemeniz veya ilaç kullanmanız gerekebiliyor. Bu sebeple, doktorunuza danışmanız faydalı olabilir.
İnsanlara daha az temas edin.
Kış hastalıkları temas ve solunum yoluyla bulaştığından, insanlarla ve özellikle kapı kolu gibi sık dokunulan noktalara daha az temas etmeye çalışabilirsiniz. Biriyle selamlaşırken öpüşmek yerine sadece tokalaşmayı tercih edebilirsiniz. Ellerinizi sık sık yıkamanız da hastalıklara yakalanma ihtimalinizi azaltacaktır.
Kapalı ve kalabalık ortamlardan uzak durun.
Hastalıkların daha sık görüldüğü, ani hava değişimlerinin gözlemlendiği mevsim geçişlerinde kalabalık ve kapalı ortamlarda daha az vakit geçirmeye çalışın. Özellikle, toplu taşıma kullanmaktan kaçınabilirsiniz. Hasta insanlardan ve hatta hasta insanların bulunduğu ortamlardan uzak durmanız daha iyi olabilir.
Temiz hava almaya çalışın.
Bulunduğunuz odayı sık sık havalandırmaya özen gösterin. Böylece odanız temiz hava ile dolacaktır. Sıcak ortamların mikropların üremesi için çok daha elverişli olduğu biliniyor. Odanızı havalandırarak, oda sıcaklığınızı ideal seviyede tutabilir ve hastalık riskini ortadan kaldırabilirsiniz.
Uyku düzeninize özen gösterin.
Kaliteli bir uyku ve istirahat vücut direncinin artmasına yardımcı olur. Halsizlik hissettiğiniz dönemlerde, en azından sekiz saat uyumaya özen gösterin. Yeteri kadar dinlenebilmeniz ve toparlanabilmeniz için işten izin alabilirsiniz. Eğer çocuğunuz hastalık belirtilerini gösteriyorsa, okula göndermemeniz daha iyi olabilir.
Sıkı giyinin.
Halk arasında, kış aylarında kalın giyinmek gerektiğine dair bir inanış vardır. Ancak, gereğinden fazla kalın giyinmek, terlemenize ve sonrasında üşütmenize sebep olabilir. Bu yüzden; kat kat giyinmeyi ve ortam sıcaklığına göre üstünüzden bazı kıyafetleri çıkarmayı tercih edebilirsiniz.
Bol bol C vitamini tüketin.
C vitamini, vücudun hastalıklarla savaşmasına yardımcı olur. Bunun için C vitamini zengini besinler tüketebilirsiniz. Ispanak, brokoli, marul gibi sebzeleri sofranızda bulundurmaya çalışın. Bu sebzeleri çiğ tüketmeniz çok daha iyi olacaktır. Mandalina, greyfurt, portakal, kivi ve nar gibi C vitamini değeri yüksek meyveleri de yiyebilirsiniz. Salatalarınızı, C vitamini ve folik asit deposu güçlü bir antioksidan olan turp ile zenginleştirebilirsiniz. Son olarak, kırmızıbiberin de bünyesinde bol miktarda C vitamini ve potasyum bulundurduğu biliniyor. Taze veya kuru kırmızı biber tüketmeyi tercih edebilirsiniz. Ayrıca besin takviyesi olarak anılan C Vitamini ya da multivitamin haplarını da deneyebilirsiniz.
Bilinçsiz antibiyotik kullanmaktan kaçının.
Avrupa genelinde ülkemiz, bilinçsiz antibiyotik kullanımında ilk sıralarda yer almaktaydı. Bu sebeple artık yalnızca doktor reçetesi ile antibiyotik tedavisine başlayabiliyorsunuz. Doktorunuz antibiyotik kullanmanızı uygun gördüyse; tedavi sürecini yarıda bırakmamaya, ilacınızı dozajına göre belirlenen aralıklarda almaya özen göstermelisiniz. Ayrıca, evde yarım kalmış kutuları kullanmamanız gerekir. Tedavinin yarım bırakılması da, antibiyotiğin vücuttaki etkisini azaltacaktır. Antibiyotiklerdense, doğal ve bitkisel alternatif çözümleri de tercih edebilirsiniz. Örneğin; adaçayının antiseptik ve ateş düşürücü özellikleri olduğu, kefirin ise vücudu gribal enfeksiyonlara karşı koruduğu biliniyor. Nane, sarımsak, soğan ve zencefil de antiseptik özelliklere sahipler. Zencefili sıkma meyve sularınıza katabilir veya toz zencefili limon ve bal ile karıştırarak tüketebilirsiniz.